Hamd Allah’a mahsustur salât ve selam rehberimiz ve komutanımız
Rasulullah (s.a.v) üzerine olsun… Selam hakkı gördüğü anda tabi olan hak
yolunun yolcularına….. ve
selam olsun batılın batıllığını idrak eder etmez kınayanın kınamasından
çekinmeden batılı terk edenlere…
Şunu biliyoruz ki bizler Muhammed
(s.a.v) in getirdiği hidayete tabi olmuş ve yine Rasul
(s.a.v) in haber verdiği “Taifetul mansura” olan Cihad erleriyiz bu
yüce nimetin hakkını vermeye memuruz dolayısıyla Akidemiz ve menhecimizin bulandırılmasına ve saptırılmasına engel
olmamız gerekmektedir!!!
El-Kaide sancağı altında toplanmış Mücahid ilim ehlinin ortaya koyduğu ve Şeyh Usame bin
Ladin, Şeyh Zevahiri ve Şeyh Zerkavi’nin tüm Dünyada mucahidlerden tabi olmalarını ve uymalarını istedikleri,
Akide Fıkıh ve menhec ışığında son günlerde gelişen
tartışmalara bir nokta koymak istiyorum..
Allah (c.c.) bu mukaddes yolun
aydınlığını ve bereketini kalplerimize yerleştirsin. İnsi ve cinni şeytanların şerrinden hepimizi muhafaza etsin. (Amin)…
El-Kaide’nin
1-) Akidesi
= Selefi Salihin olan sahabenin, tabiinin ve tebei tabiinin saf ve berrak akidesidir.
2-) Hedefi = Yeryüzünde din
tamamen Allah’ın oluncaya kadar ve Raşid bir hilafet
kuruluncaya kadar Cihad etmektir..
3-) Menheci
= Ummetin muteber imamlarının asırlardır uygulaya
geldikleri sırat-ı müstakim olan net ve tek yoldur.
A-)
Kelimeyi şehadeti söyleyene Müslüman deriz başka bir
şey demeyiz.. Ta ki kendisinde cehalet, ikrah ve tevil
olmaksızın küfür bir söz veya küfür bir amel ortaya çıkana kadar..
Küfür söz veya amel ortaya çıkınca
bakarız! Bunu bir cehalet ile mi yapmış-söylemiş- veya bunu bir ikrah altında
mı yapmış veya bu söz ve ameli bir farklı tevil ile mi yapmış… Eğer bunlardan
biri dahi olmadan yapmış ise o kişi (ler) halis
kâfirdir. İsterse başka İslam alametleri taşısınlar. Namaz, Oruç, Hac, Zekat gibi…
Bunlardan (yani cehalet, ikrah, te’vil) biri dahi O kişide varsa biz bunlara kafir
demeyiz Ulema böylelerini bid’at ve Hurafe ehli diye
isimlendirmiştir çünkü bu kişiler küfür olan söz ve ameli Cehalet, ikrah ve te’vil ile yapmış olabiliyorlar..
Elbette cehalet, ikrah ve te’vil in meşru bir sınırı
ve tanımı vardır. Bu meşru (Kabul edilebilir) sınırın dışında hiçbiri
küfre engel değildir.
B-) Kafiri
tekfir etmenin durumu =
Biz iman ederiz ki küfrü açık ve net
olanın tekfir edilmesi her bir Müslüman’a vaciptir. Kim küfrü açık ve net olanı
tekfir etmez ise kendisi kâfir olur. “Ebu Cehil kâfir
değildir” diyen kâfir olur, “İsa Allah’ın oğludur” diyenlere kâfir değildir
diyen birisi kâfir olur.
Çoğu zaman bazı kişilerce ve gruplarca
karıştırılan kural işte bu kuraldır… Ulemanın ortaya koyduğu bu kaide, bu kişi
ve gruplar tarafından bilerek ve çoğunlukla genelleştiriliyor. Ve küfrü açık ve
net olmayanında her kes tarafından istisnasız tekfir edilmelerini istiyor ve
tekfir etmeyenlerde tekfir ediliyor.
“Yarım hoca dinden eder”e iyi bir örnek
bu olsa gerek küfrü herkes tarafından rahatça anlaşılmayan kâfir-i (yani
münafıktır aslında) tekfir etmeyeni tekfir etmeyiz.
Örneğin, kendisi din kisvesi altında
vaazlar veriyor, kalabalık cemaatler yönetiyor, ağzından ayet ve hadisler
dökülüyor, Allah aşkıyla ağlıyor görülüyor. Bu kişinin küfrünü biz biliriz
fakat bilemeyen halk için durum farklıdır, bunun İslami görünen sıfatları hatta
hocalığı için halk kendisini tekfir etmezse biz tekfir etmeyeni tekfir etmeyiz.
Zira bu küfrü açık olan kişi gibi değildir.
C-) Tekfirin engelleri =
1-) Cehalet ihtimali olanı tekfir
etmeyiz.
2-) İkrah ihtimali olanı tekfir etmeyiz.
3-) Te’vil i
olanı tekfir etmeyiz.
4-) Lazım ile tekfir etmeyiz.
1–2–3) Cehalet, ikrah ve te’vil
küfre engeldir. Bu konuda Ulemanın eserlerine başvurulabilir…
4-) Tekfir bil- Lazım = Kendisi
küfür ameli olmadığı halde bünyesinde küfür amellerinin ortaya çıkabileceği
şey.
Bir örnek verirsek: Bir anne- baba
çocuğunu gayri İslami okula gönderiyor.
Okuma yazma öğrensin diye gönderiyor
fakat çocuk okulda küfür bilgilerde öğrene bilir. İşte bu örnekte olduğu gibi.. Okula göndermenin kendisi küfür değil fakat bu gönderme
ile ortaya çıkan yeni durum (Küfür bilgiler öğrenmesi yapması…..)
Ulema tarafından “Tekfir bil-Lazım”
diye isimlendirilir. Ve Ulema icma ile şöyle
demiştir, “Lazım” ile tekfir olmaz
Örneğimize dönersek.
Anne baba çocuğunu okula okuma yazma
öğrensin diye göndermiştir. Okulda öğrendiği şeylerden razı olmadan bu anne
baba sadece çocuğu gönderdiği için kâfir olmaz. Eğer o küfür bilgilerinden razı
ve onları kabul ediyorsa okula göndermese bile kâfir olur. Buna rağmen biz
deriz ki okula çocuk göndermek caiz değildir, günahtır ama küfür değildir….. inşaallah anlaşılmıştır!
4- A-) Kafir
veya mürted rejimlerin silahlı kuvvetlerinin (Ordu,
Polis, İstihbarat) hükmü =
Bunlar küfür taifesidirler. İçlerinde
mazeret sahibi olan Müslümanlar olsa bile bunlar topluluk olarak küfür
taifesidirler. Elimize esir düşmedikçe her bir ferdin durumunu incelemek ile
mükellef değiliz. Bu küfür taifesi içinde Pek çok insan mazeret sahibi Müslüman
dahi olabilirler fakat biz bunları da mümteni olarak
kabul ederiz ve küfür taifesinin herhangi bir mensubu olarak işlem yaparız.
Varsa mazeretleri Ahirette Rablerine sunarlar, onlara hak ettiklerini verir. Yada mümteni sıfatı kalktığında
durumu incelemek için şer’i mahkemeye sunulur…
D-) Asli küfür – irtidat
=
Yine bu ümmetin en hayırlıları ve
onların izlerini adım adım takip eden Ulema ittifak
etmiştir ki “Şehadet kelimesini” söyleyen herkes
bizim kılıcımızdan canını ve malını korumuştur. Yani “Müslüman’dır”.
Aynı şekilde “Kelime-i Şehadet” söyleyen insanlardan oluşan toplumda
Müslümanlardan oluşan toplumdur.. Asli kâfir olan
toplum ise kâfir anne babadan meydana gelmiş kendiside kâfir olan insanlardan
oluşan toplumdur. Batı toplumu, Japon, Çin gibi…..
İslam dünyası olarak bilinen toplumlar
ise aslen Müslümandırlar.
İçlerinde, müşrik, Münafık, Mürted, Bid’at’çı veya hurafeye
düşmüş olanlar olsa bile.. Pakistan, Türkiye, Sudan … vs. gibi halklar… Bu
halklardan şahıs olarak küfrünü gördüğümüz ve yukarıda sayılan engelleri
olmayan kişiler kâfirdirler.
E-) Demokrasi, Seçimler, Oy kullanma
=
Demokrasi asıl itibarıyla küfürdür
seçimlerde oy kullanmak aynen küfürdür. İsterse boş oy atsın aynen küfürdür.
Zira boş oy atmakta Demokrasinin verdiği bir haktır..
Boş oy atmak şu anlama geliyor;
Demokrasiye “Evet” fakat partilerin hepsine “hayır”. Bu sebeple küfürdür.
Fakat her küfür ameli sahibini ancak şu
üç şarttan biri yoksa küfre sokar… (Cehalet, ikrah, te’vil)
yani oy vermenin Demokrasiden razı olmak olduğunu dolayısıyla küfür olduğunu
bilerek cehalet, Ikrah, Te’vil
olmadan Oy kullananlar halis kâfirdir. Zira bunlar Tevhid’e
rağmen Demokrasiye, şerr’i ilahiye rağmen beşerin
hükmüne razı olmuştur. Türkiye halkının da içinde olduğu aslen Müslüman olan
halklara gelirsek bu halklar oy verdikleri için tekfir edilmezler. Hüccet ikame
edilmesi, cehalet, ikrah ve te’vil var ise bunların
bertaraf edilmesidir. Sonra hala oy kullananlar tekfir edilir.
F-) Hüccet ikame nasıl olmalı =
Ulema ittifak etmiştir ki cehaleti ve
bulanıklığı ortadan kaldırırken yeni bir şüphe ve belirsizlik
oluşturulmamalıdır. Yani bir delili ortaya koyan kişi, dinleyenler tarafından
en azından o konuya vakıf olmakla vasıflandırılmalıdır. Bir çiftçinin bir
topluma delil sunması ulemanın şart koyduğu yukarıdaki sınıra uymaz özellikle
günümüz toplumunda dinin belli kişi ve kurumlardan (Ulema, imam, Prof. Doç)
öğrenmeye alışmış halk içinde…… delil sunanın ilmi
seviyesi ve vasıfları, konusunda, Şüphe oluşturması dinleyenlerin kafasında
“acaba” doğrumu, ya yanlışsa!! bu nerden bilecek ki……” Şeklinde bulanıklıklar ve şüpheler oluşturulması hüccet
ikame edilmesini engelleyecektir.
Bu sınırlara ve şartlara itibar
edilmeden sözde hüccet ikame edilmesi geçersizdir ve doğru değildir..
Türk halkının da içinde bulunduğu nice
asli Müslüman halka Şirk’in çağdaş çeşitleri konusunda hüccet ikame
edilmemiştir. Dolayısıyla bu eksiklikten öncelikle hiçbir şeyden haberi olmayan
halk değil, görevini hakkıyla yerine getirmeyen birde kolaylığa, koşarak tüm
halkı tekfir edenler sorumludurlar!!!!
Yine Ulemanın ittifakı ile Beyan
(açıklama) etmek’de Hüccet ikame etmek değildir
yani “Ey insanlar ben size bildiriyorum. Beyan ediyorum’ki
Demokrasi küfürdür Oy, veren kâfirdir” demek tek başına yeterli değildir.
Hidayet ve istikamet Allah’tandır… Ona tevbe ederiz..
Tekrarlayacak olursak topluma hüccet
ikame etmek için gerekli olan yeterli donanım ve vasıflara sahip olmayanlar
kolaycılığa ve toptancılığa sarılarak tüm toplumu bir celsede tekfir etmekle
kendilerini tekfirin koyu karanlığına mahkûm etmektedirler.
Allah (cc)
bizi ve ümmeti bu fırkanın şerrinden ve fitnesinden ve onların akıbetinden
korusun. Bu sapkın ve aşkın fırka hem kendilerini hemde
ümmetin saf ve samimi evlatlarına “Tekfir” etmeyen kafir olur” diyerek baskı
uygulamaya ve de şeytanlığa sarılabiliyorlar..
Ey Müslüman mucahid
kardeşlerim!!!
Allah’a yemin ediyorum ki sizlerin
gönül verdiği Mu'minler, Mucahidler
ve nice Şehidler böyle değillerdi. Ahmed b. Hanbel’den ibni Teymiye ye ve hatta Şeyh Zerkavi’ye kadar bildiğiniz nice nice
Hak yolcuları Müslüman Ümmeti tekfire kalkmadılar…
Denilmektedir ki: ”Türkiye’nin kendine
has durumu vardır Cehalet Türkiye halkı için mazeret değildir Türk halkı asli
kâfirdir. Şeyh Usame ve Şeyh Zevahiri Türkiye’nin şartlarını bilmez
bilmedikleri için…. “Ey Müslüman Türk halkı demişlerdir…””
Yukarıdaki sözleri söyleyenler
Allah’tan korksun.
Bir gerçeği nasıl çarpıttıklarının
farkına varsınlar ve Allah’tan korksunlar… Şeyh Usame ve Şeyh Zevahirinin İslam
dünyasını nasıl Profesyonel ve dakik bir şekilde tetkik ettiğini, Planlar ve
Stratejiler çizdiğini görseler eminim ki yere bakacaklardır.
Böyleleri, Türkiye’yi Siyasi, Ekonomik
ve Sosyal yönden kesinlikle Şeyh Usame ve Şeyh Zevahiri den daha iyi
tanımamaktadırlar Dünyanın dört bir yanından yanlarına gelen her seviyeden ve
her yaştan binlerce insan ve aralarında nice akıl ve fikir önderleri…. Şeyhlerin çevresinde danışman olarak sürelerce
kalmaktadırlar. Bu itibarla bu bilinçsiz ve
Haddi aşan ifadelerin mahşerde
karşılarına çıkmasını istemeyenler tevbe etmelidir ve
cihada, mucahidlere ve onların kudretli komuta
kademesine şüphe ve iftira atmaktan vaz
geçmelidirler. Allah bizi günahlarımızdan ve günahlarımızın şerrinden korusun.(Amin)
Bizler El-Kaide olarak bey’at alırken ve görev verirken akide ve menhec yönünden bir kısım konularda ittifak ararız. Ancak
ondan sonra bey’atları kabul ederiz. Tek taraflı
olarak bey’at ettim demekle kimse El-Kaide Olamaz. Bu
fıkhın en temel kaidesidir. Evlilikte bile vardır. Yani bir anlaşmanın akidleşmenin bey’atın olabilmesi
için taraflardan birinin icabeti yani bey’at ettim
demesi lazım yine diğer tarafta bey’atı kabul ettim,
demesi lazımdır. Fıkıhta bu konu etraflıca anlatılır..
Bey’at iki Şarta bağlıdır:
1-) icabet 2-)
Kabul
Bu itibarla diyoruz ki; Tek taraflı Bey’at ettik iddiasında bulunanlara Sizin bey’atınız batıldır, siz şuan itibarıyla El-Kaide mensubu
değilsiniz…
“Gündemimizle alakalı aşağıdaki
maddelere dikkatinizi çekiyorum”
Şu düşünce sahiplerine tekfirci gözüyle
bakarız ve onlardan her ortamda berii olduğumuzu ilan
ederiz…
1-) Türkiye halkının tamamına mürted veya asli kâfir diyen
2-) Küfür söz amel sarf eden insanlara
küfürlerine engel bir hal (Cehalet, ikrar, tevil) varmı
yokmu diye araştırmadan bu insanları tekfir eden.
3-) Cehalet, ikrah, Te’vil
sebebiyle, küfür işleyeni tekfir etmeyeni de tekfir eden.
4-) Ulemanın icmasına
rağmen tekfir bil-Lazım a sarılanlar yani Lazım ile tekfir edenler (Tekfir
bil-Lazım açıklanmıştı)….
….. “Ben Muhammed oğlu Luai Sakka”… Şeyh Usame bin
Ladin adına, Şeyh Eymen El-Zevahiri adına, Şeyh Ebu Musab Zerkavi
adına ve gerçek El-Kaide mucahidleri adına bu
kimselere diyorum ki… Sizler El-Kaide değilsiniz, bu fikir ve Akidenizle asla
El-Kaide olamazsınız… Sizler tekfircisiniz bid’atçisiniz, Şeyh
Zerkavi sizler gibi nicelerini bizzat benim yanımda
kovmuştur…
Ey cehalet çöllerinde sahipsiz kalan
İslam ümmetinin tekfircilik bataklığına düşmüş şaşkın evlatları!!! Ben cihadın en başından itibaren Şehid
Zerkavi ile omuz omuza mucadele
etmiş birisi olarak sizlere sesleniyorum. Şehid Zerkavi hiçbir zaman tekfircilik batağına düşmedi. Tüm
sertliğine ve keskin prensiplerine rağmen ben Allah’ın huzurunda şahdim ki, Selefi Salihin menhecinden bir an ayrılmadı. O ümmetin muteber imamlarının
yolunu kendisine yol bildi Onun sözlerinin bir kısmını alıp çarpıtanlar ise bu
vebal ile mahşerde baş başa kalacaklardır. Şaşırmalarının ve şaşırttıkları
insanların vebali ne ağırdır. Onların çarpıtmalarından şüphesizki
“şehidlerin emiri” Zerkavi ye bir vebal yoktur. Tüm günah, hakkı batıla
karıştıranların, onlara ses çıkarmayarak ortak olanlarındır.
Bu büyük cürme
cüret edenlere diyorum ki.. Allah tan korkun, bu
girdiğiniz yol çıkmaz sokak, sonu ise cehennem. Oysa sizler samimi ve coşkulu
insanlarsınız. Cehaleti ve taşkınlığı bırakın, Mucahid
kardeşlerinizin yanında yerinizi alın, tekfirciliği bırakın. Ve şunu da bilin
ki Allahu Teala sizleri bu
hastalığınız nedeniyle kendi yolunda Cihaddan mahrum
etmiştir. Buna karşılık derseniz ki; altında savaşacağımız bir sancak yoktur o
yüzden Cihad etmiyoruz.
İşte Cihad
meydanları açıktır, eğer sözünüzde samimi iseniz altında savaşacağınız sancağı
siz kaldırın ve Cihad edin, bizde saflarımıza sizi de
katalım.
Son Sözümüz. Elhamdulillahi
Rabbil âlemin…
Muhammed Oğlu Louai Sakka / Kandıra F Tipi Cezaevi